S.M. MALİ MÜŞAVİR HİKMET BİRDEN
  Dinlenme Arası
 

"DAVET"     (HACI DİZİ FİLMİNDEN ESİNLENİLMİŞTİR)

            Yıl 2001 Mart. İzmir’de 9 Eylül üniversitesinin bahçesinde 3 arkadaş konuşuyorlardı. Cemal diğer arkadaşlarını çok önemli bir mesele hakkında konuşmak üzere akşam saat dokuzda evde toplantıya çağırdı.
 
            Saat dokuz olunca Hamza ve Reşat Cemalin evine geldiler. Cemal onlara çay ve bisküvi ikramında bulundu. Üç arkadaş dört yıldır birlikteydiler. Aynı bölümde hukuk fakültesinde oluyorlardı. Fakat aynı evde yaşamıyorlardı. Devamlı birlikte dolaşıyorlar akşamları da genellikle birbirlerinin evlerinde geçiriyorlardı. Hamza ve Reşat, Cemalin kendilerini niye çağırdığını iyiden iyiye merak etmeye başlamıştı. Hamza; “Hayırdır Cemal, mühim konu nedir ?” diye sordu. Cemal ; “Arkadaşlar elhamdulillah hepimiz müslümanız, Allah’a inanıyor, namazımızı kılıyoruz. Ancak Allah’ın kitabında neler emrediliyor, Allah azze ve celle ayetleriyle bizden neler istiyor bunları tam olarak bilmiyoruz.” Reşat; “Arkadaşım elhamdulillah müslümanız, akıllı başlı adamlarız, namazlarımızı kılıyoruz, bak dinimizin emri gereği okumaya da devam ediyoruz. Dinimize faydalı olabilmek için okuyup bir yerlere geleceğiz inşallah daha ne olsun.” Dedi. Cemal; “Yüce Allah ayeti kerimede –Allahın indirdikleriyle hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.- diye buyuruyor. Oysaki biz savcı, hakim yada avukat olmak için okuyoruz. Peki okul bittikten sonra ne olacak her birimiz hakim, savcı yada avukat olacağız. O zaman ne olacak insanların üzerine Yüce Allahın emrettiği hükümlerin dışında hükümlerle hükmedip haklarında karar vereceğiz yada onlar için Allahın emirlerinin dışında kararlar verilmesini isteyeceğiz, örneğin kur’an’da yazana göre –hırsızın cezası ibret olması için elinin kesilmesidir.- Bu Allahın kanunudur. Oysaki biz onun için insanların koymuş olduğu başka bir hüküm isteyecek ve ona karar vereceğiz. O zaman Allahın indirdikleriyle hükmetmeyenler kafirlerdir ayetinin içine biz de girmiş olmayacak mıyız acaba. Bu kur’an bizim için bir hidayet rehberi olarak inmedi mi? Eğer ona uyarsak doğru yolu bulur, Ondan yüz çevirirsek yoldan çıkanlardan olmaz mıyız? Ayrıca şöyle bir ayet okudum -Kendilerine tağuta küfretmeleri emredilmişken şimdi onun önünde mahkeme mi olmak istiyorlar.- Tağut ise Allah’a isyan eden O’nun yolundan alıkoyan, O’nun emirlerini değiştiren her şeydir. Bu şeytan yada insan olabilir. Eğer böyle devam edersek Allah korusun bahsedilen tağut biz olmaz mıyız.?  Böylelikle Yahudi ve hristiyanların hala kendilerini Allah’ın yolunda sanmaları gibi biz de aynı onlar gibi kendimizi doğru yolda sanıp ta yoldan çıkmış ve küfre sapmış olanlardan olmaz mıyız. Allah korusun.” Dedi. Reşat ve Hamza donup kalmışlardı. Onlar da hep kur’an okuyorlardı ama Cemalin okuduğu bu ayetleri bugüne kadar sanki hiç okumamışlar, hiç duymamışlardı. Şaşkınlık içerisinde Cemalin yüzüne doğru bakıyorlardı. Reşat kendine gelip “peki öyleyse ne yapmamız gerekiyor” diye sordu. Cemal; “Şu an için onu ben de bilemiyorum. Bu akşam sizi onu için çağırdım. Birlikte düşünüp bir karar verelim.” Hamza eğer öyle ise okulu bırakalım evlerimize dönelim” dedi. Reşat; “bunu ailelerimize anlatamayız, anlamazlar” Cemal; “biz de bu konulara vakıf değildik ama hamdolsun anladık. Onlara da anlatırsak belki anlarlar bizi anlayışla karşılarlar.” Reşat “çok zor, hiç sanmıyorum eve sokmazlar” Cemal “Okulun bitmesine az kaldı en iyisi okulu bitirelim. Fakat okuldan sonra meslek olarak yapmayız. Hem bu şekilde bilgi öğrenmeye devam etmiş oluruz hem de bu süre içerisinde konuyu kendimize yakın bildiğimiz arkadaşlarımıza anlatır, onların da kurtuluşuna vesile oluruz belki” dedi. Hamza ve Reşat aynı anda “çok iyi fikir” diyerek Cemal’e destek verdiler. Bu şekilde bir karara vardılar, okulu bırakmayacaklar mezun olacaklar ve bu esnada sanki kendilerinin yeni öğrenmiş oldukları bu bilgileri başka öğrenci arkadaşlarına da anlatacaklardı. Bundan sonra her hafta toplanıp kur’an’dan ders yapacaklar, onu daha iyi anlamaya çalışacaklar ve hareketlerini ona göre düzenleyeceklerdi. Konuşmanın sonunda yatsı namazını kılmak için kalktılar, Cemal onlara imamlık yaptı ve hep birlikte cemaat halinde namazlarını kıldılar. Namazın ardından vakit hayli geç olduğundan kimse evine dönmeyip o gece Cemalin evinde kaldılar.
 
            Üç arkadaş okula devam ediyor ve kendilerine yakın gördüklerine öğrenmiş olduklarını anlatıyorlardı. Sayıları birer birer artıyordu. Haftanın belirli günlerinde Cemalin evinde toplanıp kur’an okuyup dini dersler yapıyordular. Sanki orası darul erkama dönmüştü. Her derste o güne kadar anlayamadıkları şeyler öğreniyorlardı. Yaşadıkları ülkenin kur’an ahkamıyla yönetilmediği için darul harp, darul küfür olduğunu, küfür ahkamıyla yönetime talip olanlara destek olunamayacağını, onlara gönül rızası ile vergi verilemeyeceğini, ordularında ve memuriyet kadrolarında görev yapılamayacağını, böyle yapanların ve onlardan razı olanların kestiklerinin dahi yenilemeyeceğini söylemeye başlamışlardı. Bu radikal fikirler arkadaşları arasında yankı buluyor, bazen destek görüyor bazen de ağır eleştirilere maruz kalıyorlardı. Böylelikle sayıları yirmiye ulaştı.
Cemal fikirlerinin aşırı tepki almasından ötürü diğerlerini bu meseleleri artık ulu orta konuşmamaları, faaliyetlerini çok gizli bir şekilde yürüterek okul yönetiminin ve polisin dikkatini çekmemeleri gerektiğini söyleyerek uyardı. Artık haftalık derslerine devam edip davet çalışmalarını yapıyorlar ancak tepki çeken görüşleri herkese açmıyorlardı. Bir nevi gizli davet dönemine geçmişlerdi.
 
            Fakat buna rağmen ünleri okulda yayılmıştı. Ünleri yayılmıştı ama böyle şeylere ilgi duymayanların hiç te umurlarında değillerdi. Yine de onlardan rahatsız olan, haklarında konuşanlarda yok değildi. Bir kısım öğrenciler onların çalışmalarından ve yaydıkları fikirlerinden rahatsız oluyorlardı. Bir gün ders bitiminden sonra öğrenciler bahçedeydiler. Cemal bahçede hızla yürürken ondan rahatsız olan ve bir grubun lideri olan Refik’e çarptı. Refik’in elinden kitapları düşmüştü. Cemal’in kendisine çarpmasına ve kitaplarının düşmesine çok öfkelenmişti. Cemal çarptığı için özür dilemiş eğilerek kitapları toplamış ve Refik’e uzatmıştı. Refik kızgın gözlerle Cemal’e bakıyordu. Hiç beklenmeyen bir anda Cemal’e bir yumruk atmıştı. Cemal geriye doğru sendelemiş ve yerden topladığı Refik’e ait kitaplar elinden savrulmuştu. Elini ağzına götürdü ve eline kan geldi dudağı patlamıştı. Refik; “önüne baksana ulan, kör müsün ?” diye bağırdı. Cemal hiç ses vermemişti, arkasını döndü ve yürümeye başladı. Öfkesini yenemeyen Refik; “Okulda bozgunculuk çıkartıyorsunuz, sizi okuldan atmak lazım, teröristsiniz siz, ne kaçıyorsun, erkeksen gelsene” diye bağırarak söylendi. Cemal’e bu sözler dokunmuş ve çok kızmıştı. Refik’e doğru döndü “Ne istiyorsun” diye bağırdı. Bütün öğrenciler etraflarına toplanmışlardı. Refik’in liderlik ettiği grup ta Cemal’in arkadaşları da oradaydılar. Ortam çok gerilmişti. Herkes heyecan içersindeydi ve ne olacağını merak ediyorlardı. Refik; “Belanı istiyorum, seni de senin gibileri de bu okuldan da bu ülkeden de atacağız.” diye bağırdı. Cemal oldukça sinirliydi, ellerini sıkıyordu. Refik’e doğru yaklaştı. Refik te ona bakıyordu. Cemal ansızın Refik’e bir kafa darbesi indirdi. Refik yere düşmüştü. Cemal hiç vakit kaybetmeden Refik’in üstüne atıldı ve hiç düşünmeden vurmaya başladı. Refik Cemal’in darbelerinden kendisini kurtaramıyordu. Etrafta olan Refik’in arkadaşları bu duruma daha fazla seyirci kalamadılar, onlar da Cemal’in üzerine çullandılar. Ardından Cemalin arkadaşları da kavgaya girdiler. Her biri birine saldırmaya başladı. Tam bir meydan muharebesi yaşanıyordu. Ortalık savaş alanı gibiydi. Hiç kimse karışamıyordu. Büyük arbede çıkmıştı. Yaklaşık 50 kişi büyük bir kavganın içerisindeydi ve kavga bir türlü son bulmuyordu. Az sayıda olan okul güvenlik görevlileri olaya müdahale edemiyordu. Polisi arayıp olayı bildirdiler. Emniyet güçleri çok miktarda polis ve çevik kuvvet ekibini olay mahalline sevk etmişti. Kavga henüz bitmemişti. Polis ve çevik kuvvet ekipleri olay mahalline geldi. Kavga edenlere uyarıda bulunup kavgayı sonlandırmalarını istediler. Kavga edenler hiç onları duymuyorlardı bile. Bunun üzerine polisler aralarına girip her birini tutmaya başladı. Zorluk gösterenlere coplarla vuruyorlardı. Nihayet tümünü topladılar ve ekip araçlarına bindirdiler. Hepsini emniyete götürüp nezarethaneye attılar. Meraklı bir bekleyiş içerisindeydi. Salınacaklarını düşünüyorlardı. Komiser Sedat birer birer sorgulamaya alıyordu. Tek tek gelip ifade verdiler. İfadelerinde olayı nasıl olduysa öyle anlattılar ve birbirlerinden şikayetçi olmadılar. Komiser Sedat Refik’i de ifadesi için çağırdı. O da olayı anlattı. Cemal’in bir devlet düşmanı ve okulda yaymak istediği düşüncelerini kavganın da bu yüzden çıktığını ilave etti. Daha sonra Cemal çağırıldı, O da ifadesini aynı şekilde verip olayı anlattı. Komiser, Refik’in iddialarını Cemal’e anlattı. (DEVAM EDECEK)
 
   
 
copyright@2009 Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol